Hebleble: Bir İsmin Ardındaki Sessizlik
Bir şarkı duyarsın, kim söylediğini bilmezsin ama içindeki sızı tanıdıktır.
İşte hebleble tam da bu hissin sanatçısı.
O, görünmeden anlatmayı, sessizlikle bağırmayı seçen genç bir ruh.
Kim olduğu bilinmiyor; yaşının, geçmişinin ya da yüzünün önemi yok.
hebleble, kendini müziğin içine gizlemiş bir anlatıcı gibi.
Sözleri bir itiraf, melodileri bir kaçış, her şarkısı ise içinden geçilen bir yolculuk.
On Altı ile tanıştık onunla.
Sade, hüzünlü ve bir o kadar da içten…
Sanki her dizesi, bir gencin kendiyle kavgasını fısıldıyordu.
Ardından YALANDAN geldi; bu kez klibiyle konuştu.
Bir masa, bir pasta, bir tablo, bir çift bot…
Basit gibi görünen bu detaylar, hebleble’nin iç dünyasının sessiz tanıklarıydı.
Her biri bir kimlik kırıntısı, bir duygunun gölgesiydi.
hebleble, popülerliğin değil, anlamın peşinde.
O, sahne ışıklarından kaçıp karanlıkta kendi alanını yaratan bir sanatçı.
Müziğiyle bağ kurmak için onun kim olduğunu bilmeye gerek yok; çünkü o zaten herkesin bir yanını anlatıyor.
Her şarkısında biraz eksiklik, biraz umut, biraz da direniş var.
Görünmezliği, onu daha güçlü kılıyor.
Belki de hebleble, bu çağın en dürüst sesi — çünkü göstermiyor, sadece hissettiriyor.