Edebiyat dünyası yeni bir kadın kalemiyle tanıştı: Burcu Erdem Polat.
Güçlü duygularla örülmüş ilk romanı “Leyla’nın Son Mektubu”, yayımlandığı andan itibaren hem edebiyat çevrelerinde hem de sosyal medyada büyük ses getirdi.
Yazarın samimi dili, karakterlerin derinliği ve toplumsal gerçekleri cesurca ele alışı, onu kısa sürede dikkatlerin odağına taşıdı.
Roman, adını taşıyan “Leyla” karakterinin yaşamından ilham alıyor.
Bir kadının hayata tutunma çabasını, yaşadığı zorluklara rağmen kalbinde koruduğu sevgiyi ve adalet arayışını anlatan hikaye, duygusal olduğu kadar düşündürücü bir yapıya sahip.
Leyla, aslında sadece bir roman kahramanı değil; haksızlığa maruz kalan, sessizliğe mahkum edilen binlerce kadının sembolü.
Burcu Erdem Polat, romanında yalnızca bireysel bir hikâyeyi değil, toplumun içindeki görünmeyen yaraları da büyük bir duyarlılıkla işliyor.
“Leyla’nın Son Mektubu”, kadının sessiz direnişine, insanın kendi iç sesiyle yüzleşmesine ve sevginin iyileştirici gücüne adanmış bir roman.
Yazar, kitabın yazılış sürecini şöyle anlatıyor:
“Bu romanı kaleme alırken her sayfada ağladım, her satırda bir umut buldum. Çünkü Leyla’nın hikayesi sadece onun değil, hepimizin hikayesi. Yazmak benim için bir haykırış, bir iyileşme biçimi oldu.”

Bu sözler, Polat’ın kalemindeki samimiyetin en açık göstergesi. Onun yazısında ne gösteriş var, ne de kurguya sığınmış bir duygusallık… Gerçek, sade ve içten bir anlatım var.
Okur, sayfaları çevirdikçe sadece Leyla’nın hikayesini değil; kendi sessiz çığlıklarını da buluyor.
Romanın toplumsal yönü de oldukça güçlü.
Polat, ekonomik zorlukların, aile baskısının, sevgisizliğin ve adaletsizliğin bir kadının iç dünyasında nasıl izler bıraktığını incelikle anlatıyor.
Bunu yaparken didaktik bir dil kullanmadan, duyguların samimiyetini ön planda tutuyor.
Burcu Erdem Polat, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Maliye Bölümü mezunu.
Uzun yıllar kamu kurumunda görev yaptıktan sonra, insan psikolojisine duyduğu ilgiyi edebiyata dönüştürdü.
Bu geçiş, onun yazarlığında bir derinlik oluşturdu. Her karakterinde gözlem gücü, her sayfasında gerçek bir yaşam izi hissediliyor.
Roman, kısa sürede çok sayıda okurun ilgisini çekti.
Sosyal medyada “Leyla’nın Son Mektubu” hakkında yüzlerce yorum yapıldı; birçok okuyucu, “Yıllardır içimde tuttuğum duyguları bu kitapta buldum” diyerek yazarın samimiyetine vurgu yaptı.
Edebiyat eleştirmenleri ise eseri “Kadın duyarlılığının edebiyata güçlü bir yansıması” olarak nitelendiriyor.
“Leyla’nın Son Mektubu”, bir kadının hikayesiyle başlayan ama bir toplumun aynasına dönüşen bir roman.
Acı, adalet, umut ve sevgi kavramlarını en insani yönüyle ele alıyor.
Okuyan herkesin kalbine dokunan bu eser, bir kadının mektubundan çok daha fazlası — bir uyanışın, bir farkındalığın sembolü.
Burcu Erdem Polat, ilk romanıyla sadece bir hikâye anlatmıyor; yürekleri harekete geçiren, sessizliğe ses olan bir dil kuruyor.
Ve bu ses, uzun süre susmayacak gibi görünüyor…