MİRHAT BUDAK: BİR ŞEHRİN, BİR YÜREĞİN VE BİR KÜLTÜRÜN SÖZCÜĞE DÖNÜŞÜ

MİRHAT BUDAK: BİR ŞEHRİN, BİR YÜREĞİN VE BİR KÜLTÜRÜN SÖZCÜĞE DÖNÜŞÜ
Yayınlama: 26.11.2025
A+
A-

Her yazarın içinden bir şehir geçer; kimi taş sokaklardan, kimi rüzgârlı kıyılardan gelir.
Mirhat Budak’ın içinden geçen şehir ise Diyarbakır’dır.
1979’da o topraklarda dünyaya geldi; dili, tarihi, kokusu ve sıcaklığıyla büyüdü. Çocukluğu, şehrin ritmiyle karışmış kelimelerin hafızasında şekillendi. İlk okuduğu kitapla değil, ilk duyduğu kelimeyle yazarlığın ışığı yanmıştı belki de. Eğitim hayatı boyunca yalnız ders değil, dil biriktirdi. Dicle Üniversitesi Türkçe Eğitimi Bölümü’nden 2003’te mezun olduğunda, zihninde biriken tüm sözcükler artık kalemden süzülmeye hazırdı.

Sonra o sözcükler bir kitap oldu:
Aşka Dair.

Bu kitap, bir hikâye anlatmadı yalnızca; duyguların nasıl yürüdüğünü, kalbin bazen nasıl sustuğunu, bazen nasıl çırpındığını gösterdi. İçinde herkes biraz kendi yarasını, biraz kendi sevincini buldu. Kimine bir veda hatırlattı, kimine ilk dokunuşu. Bazı cümleler yaktı, bazıları sardı; bazıları ise yalnızca sessizce bekledi, okunmayı değil anlaşılmayı istedi.

Mirhat Budak’ın kaleme aldığı satırlarda gösteriş yoktur; derinlik, sade bir su gibi akar.
O, aşkı yüksek sesle anlatmaz; sessiz bir gece gibi, yavaş ve derinden işlemeyi seçer.
Kelimeleri bağırmaz, nöbet tutmaz; sadece kalbe sokulur, yerini bilir, iz bırakır.

Bugün onun adı, tek kitabıyla bile konuşulacak bir edebi duruşu temsil ediyor. Aşka Dair, raflarda duran bir eser değil — duygu sahiplerinin kalbinde yaşayan bir tanıklıktır. Zaman geçse bile anlamı eskimez, okundukça yeni bir hâle bürünür.

Mirhat Budak hâlâ yazmanın kıyısında;
belki yeni cümleler kuruyor, belki sessizce gözlemliyor, belki sadece dünyayı dinliyor.
Ama net olan bir şey var:

Onun kelimeleri bir kez dokundu mu, insanın elinden kolay kolay düşmüyor.
Çünkü o, aşkı anlatmakla kalmıyor; aşkın içinden insanın kendisini çıkarıyor.

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.