Uluslararası Medya ve İslamofobi Forumu’nun 4’üncüsü, ‘Küresel ve Yerel Boyutlarıyla İslamofobi’ temasıyla düzenlendi. Forumun açılışında konuşan RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin, “Dünyaya İslam’ın değil, İslam düşmanlığının küresel bir tehdit olduğunu anlatmalıyız” dedi.
Ana gündemi Gazze olan Uluslararası Medya ve İslamofobi Forumu’nun 4’üncüsü, ATO Congresium’da düzenlendi.
‘Küresel ve Yerel Boyutlarıyla İslamofobi’
temasıyla düzenlenen forum, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı ile Kültür ve Turizm Bakanlığının desteğiyle Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK), Diyanet İşleri Başkanlığı, Erciyes Üniversitesi, Ankara Bilim Üniversitesi ve SETA tarafından organize edildi. RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin forumun açılışında yaptığı konuşmada, uzun süredir Gazze’deki Müslümanların soykırıma uğrağını ve İsrail’in insanlık onurunu ayaklar altına alarak kadın, çocuk ve yaşlı demeden herkesi katlettiğini söyledi. Şahin, Fransız ‘Liberation Gazetesi’nde yayınlanan açlıktan fare kovalayan Gazzeli adam ve kadının resmedildiği ‘Gazze’de Ramazan’ isimli karikatürün küstahça olduğunu dile getirerek, gazetenin hayatını kaybeden Gazzeliler ile dalga geçtiğini kaydetti.
“Dünyaya İslam’ın değil, İslam düşmanlığının küresel bir tehdit olduğunu anlatmalıyız”
Şahin, 4’üncü Medya ve İslamofobi Forumu’nun hakikatın sesi olmasından dolayı çok önemli olduğunu dile getirerek, “Haçlı seferleriyle yüzyıllar önce başlatılan İslam karşıtlığı, özellikle Amerika’daki ikiz kulelere yapılan 11 Eylül saldırılarının ardından geldiğimiz noktadadır. Amerika’nın başlattığı ’Müslümanları ötekileştirme’ stratejisi, pek çok toplumun kültürel yapısında zaten var olan İslam düşmanlığı virüsünü maalesef tetikledi. Bugün dünyada İslami değerlerin tehdit altında olduğunu açıkça görüyoruz. İslam karşısında sinsi düzenli bir planın uygulandığını görmezden gelemeyiz. Kutsallarımıza yönelik sapkın saldırılar içimizi kanatıyor. Kendilerini medeniyetin sahibi olarak gören ülkeler, bu çirkinliklere tepki göstermek yerine saldırıları cesaretlendiriyor. Barış dinini yaşayan biz Müslümanlar, sistematik nefret söylemleri ve dezenformasyon faaliyetleriyle ötekileştiriliyoruz. Dünyaya İslam’ın değil, İslam düşmanlığının küresel bir tehdit olduğunu anlatmalıyız” şeklinde konuştu.
Günümüz dünyasında medyanın hızlı gelişim göstererek çeşitlendiğine ve bünyesinde çok sayıda farklı türden iletişim araçlarını barındırdığına değinen Diyanet İşleri Başkanı Erbaş ise, bilişim teknolojilerinde yaşanan gelişmeler sayesinde algı ve imaj oluşturmanın yanı sıra algı ve düşüncelerin değiştirilmesinde önemli roller üstlenebileceğini sözlerine ekledi.
“Müslüman karşıtı ırkçılığın yeniden oluşturulması hedeflerine eklemiş görünmektedir”
Batılı ülkelerde İslam’a ve Müslümanlara yönelik nefret söylemlerinin olumsuz algı ve davranışların üretilmesinde ve yaygınlaştırılmasında en etkin faktörlerden biri olduğunu dile getiren Erbaş, “Son yıllarda özellikle Avrupa medyası, Müslüman karşıtı ırkçılığın yeniden oluşturulması ve normalleştirilmesini de hedeflerine eklemiş görünmektedir. Bu yaklaşım, aynı zamanda İslam ve Müslüman karşıtlığı anlamında bir ideolojinin doğuşunda da birinci derecede tesirli olmuştur. Bu bağlamda İslamofobinin, hep çatışma durumunda olacağı bir öteki inşa etme çabasıyla Batı’nın kendi siyasi, dini, iktisadi ve sosyo-kültürel şartlarında İslam’ı ve Müslümanları kötülemenin devamlı surette güncelleştirilen bir dili olarak icat edildiğini söyleyebiliriz. Güncelleştirme, tarihsel algı üzerinden üretilmekte, bilinçaltındaki tarihsel ön yargılar, mevcut anlam ve söylemlere yeni boyutlar eklenerek tekrar dolaşıma sokulmaktadır” ifadelerini kullandı.
Forumun açılışında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın mesajı da okundu. Cumhurbaşkanı Erdoğan mesajında şu ifadeleri kullandı:
“İsrail’in doğrudan sivilleri hedef alan kasıtlı saldırıları sonucunda şimdiye kadar 32 bin kardeşimiz şehit oldu, 73 bin Filistinli de yaralandı. İsrail işgal güçleri tarafından Gazze’de bulunan ibadethaneler özellikle hedef alındı, bombalandı, çok büyük bir bölümü enkaza çevrildi. Her ne kadar Hamas bahanesiyle yapıldığı iddia edilse de, Gazze ve işgal edilmiş Filistin topraklarında işlenen soykırımın aynı zamanda İslamofobik bir zihniyetin ürünü olduğunu hepimiz çok iyi biliyoruz. Gerek İsrailli yöneticilerin ve siyasetçilerin yaptıkları skandal açıklamalar gerekse Gazze ve Ramallah’tan yansıyan fotoğraflar, meselenin apaçık bir İslam ve Müslüman düşmanlığı olduğunu ortaya koymaktadır. Başta Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi olmak üzere uluslararası kurum ve kuruluşlar, maalesef 5,5 aydır işlenen insanlık suçları karşısında yine aciz kalmışlardır. Gazze’deki insani trajedinin hem uluslararası örgütlerin adaletsiz ve işlevsiz yapısını hem de İslam düşmanlığı konularını tekrar gündeme taşıdığını görüyoruz. Malumunuz olduğu üzere her 15 Mart’ı ’İslamofobiyle Mücadele Uluslararası Günü’ olarak idrak ediyoruz. Bu yıl Ramazan’a tekabül eden 15 Mart vesilesiyle giderek artan İslam düşmanlığıyla mücadelenin ehemmiyetine dikkat çeken her türlü faaliyeti, her türlü etkinliği takdirle karşılıyoruz. Kutsal kitabımızın yakılmasına kadar varan saldırılara ’fikir hürriyeti’ denilerek müsamaha gösterilmesini hiçbir şekilde kabul etmediğimizi ve etmeyeceğimizi burada tekrar vurgulamak istiyorum.”
İSLAMOFOBİ BİR DÖNÜŞÜM İÇİNDEDİR
Cumhurbaşkanlığı Özel Kalem Müdürü Büyükelçi Doç. Dr. Hasan Doğan, moderatörlüğünü Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanı Prof. Dr. Uğur Ünal’ın üstlendiği “Yerel Boyutlarıyla İslamofobi” temalı oturumda, 15 Mart’ın İslamofobi’yle Mücadele Günü olarak tescillenmesinin bir farkındalık oluşturduğunu belirtti.
Cumhurbaşkanlığı Özel Kalem Müdürü Büyükelçi Hasan Doğan: “İslamofobi bir dönüşüm içindedir. Bu dönüşüm kavramsal olduğu gibi kurumsal da olmaktadır. İslam İşbirliği Teşkilatı bünyesinde kurulan İslamofobi Gözlemevi bu kurumsal dönüşümün önemli bir örneğidir”
Avrupa’da son yıllarda İslam düşmanlığının artmasına dikkati çeken Doğan, “Almanya’da 2023 yılında 686 İslam karşıtı suç işlendiği ve İngiltere’de camilere yönelik yüzde 35 oranında saldırı düzenlendiği dikkate alındığında koca bir kitleye yönelmiş ciddi bir nefretin olduğu görülmektedir.” dedi.
Avrupa Birliği Temel Haklar Ajansının, İslamofobi’yi İslam dinine mensup bireylerin maruz kaldıkları ayrımcılık olarak tespit etmesinin önemli bir kazanım olduğunu söyleyen Doğan, “İslamofobi bir dönüşüm içindedir. Bu dönüşüm kavramsal olduğu gibi kurumsal da olmaktadır. İslam İşbirliği Teşkilatı bünyesinde kurulan İslamofobi Gözlemevi bu kurumsal dönüşümün önemli bir örneğidir. Bu nedenle kavramsal dönüşüm noktasında elde edilen mesafenin küçümsenmeyeceği kanaatindeyim.” diye konuştu.
Bütün bunlar meydana gelirken Avrupa’da İslam karşıtı söylemleriyle öne çıkan aşırı partilerin büyük güç edindiklerini de dile getiren Doğan, Müslümanların inançlarını ve kimliklerini muhafaza ederek toplumlarıyla entegre olmaları gerektiğini vurguladı. İslamofobi’nin hukuk sistemlerinde istenilen şekliyle açık ve net olarak tanımlanan bir suç olmadığını ifade eden Doğan, “Farkındalığın artırılması noktasında İslamofobi ve benzer bazı kavramların bizim yasalarımızda daha net, daha açık zikredilmesi anlamlı olabilir.” dedi.
Doğan, bağırtıyla, gürültüyle, uğultuyla İslam’ın ve hakikatin sesinin bastırılamayacağını vurgulayarak, “İslam dini, Müslüman kimliği dünyayı aydınlatan bir güneş olmuştur ve olmaya devam edecektir.” ifadesini kullandı.
SETA Vakfı Dış Politika Kıdemli Araştırmacısı Prof. Dr. Muhittin Ataman, “fobi” kelimesinin yanına getirildiği tek dinin İslam olduğunu, İslamofobi’nin ise ırkçı bir kavram olduğunu söyledi.
Gazze olaylarında ciddi bir İslam karşıtlığının tezahür ettiğini belirten Ataman, 7 Ekim’den bu yana Filistinlilere ve Hamas’a yönelik büyük dezenformasyonun tedavüle sokulduğunu ifade etti.
Panelde, Uluslararası Balkan Ünivesitesi’nden Prof. Dr. Shener Bilalli de Bosna Hersek özelinde İslam düşmanlığıyla mücadele stratejilerini anlattı.
“İslamofobinin temelinde duygusal ve psikolojik bir zemin vardır”
Filistin’in Ankara Büyükelçisi Faed Halid Abd Mustafa, moderatörlüğünü RTÜK Başkan Yardımcısı Deniz Güler’in yaptığı “Küresel Boyutlarıyla İslamofobi” başlıklı oturumda, Gazze’deki katliama ve bu esnada küresel medyada ele alınan konulara dikkati çekti.
Dünyanın Filistin ile ilgili çifte standartlı tutumunu eleştiren Mustafa, “Gözler önünde gerçekleşen katliamlar, Gazze’deki her şeyi yok etmiştir. Buradaki en önemli soruların başında medyanın nerede olduğu sorunsalı gelmektedir. Batı medyası olanları hiç olmamış gibi ya da olanları İslam’ın suçu olarak göstermektedir.” değerlendirmesinde bulundu.
Tulane Üniversitesinden Prof. Dr. Raymond Taras da “İslamofobiyi incelerken korku, güvensizlik, ön yargı ve kaygı terimlerinin medyanın toplum üzerindeki tutum belirleyici tavrı ile toplam bir yaklaşımla ele alınması gerekmektedir.” ifadesini kullandı.
Din İşleri Yüksek Kurulu üyesi Prof. Dr. İhsan Çapcıoğlu ise “İslamofobi medya alanında temel bir sorun alanı olarak belirlenmelidir. Daha sonra bu soruna yönelik çözüm önerileri sunulmalıdır. Bir taraftan da yeni platformlar var biliyorsunuz. Yani internet tabanlı geleneksel medyanın yerine konumlanan dijital platformlar. Buralarda yayınlanan dizilerle, filmlerle, belgesellerle, birtakım içeriklerle yine toplumun gündeminde algı düzenlemeye çalışılıyor.” diye konuştu.