Atatürk’ün emriyle başlayan fay araştırmalarından sonra Deprem Tehlike Haritası 78 yılda 6 kez değiştirildi. Geçmişte yönetmeliğe uygun yapılar ise güncellenen harita ve yönetmelikler karşısında yeteriz kalabiliyor. Türkiye’de nerede tehlike arttı, nerede azaldı? Prof. Dr. Süleyman Pampal ve Doç. Dr. Bülent Özmen anlattı.
Zeynep Dilara Akyürek / Milliyet.com.tr – Deprem risk haritaları tarihsel veriler, kaydedilmiş depremler ve bilinen faylardan hareketle hazırlanıyor. Ancak bu verilerin eksik ya da yetersiz kaldığı durumlarda, deprem tehlike haritalarından yola çıkılarak hazırlanan deprem yönetmelikleri de yetersiz kalabiliyor. Böylece gerekenden daha zayıf olduğu halde, yönetmeliklere uygun binalar inşa edilmiş oluyor. Özellikle Kahramanmaraş merkezli 6 Şubat depremlerinin ardından yeniden gündeme gelen deprem açısından yüksek tehlikeli bölgeler haritada nasıl gösteriliyor? Binanız hangi yönetmeliğe göre yapıldı, güncel haritada ve yönetmeliğe uygun olmayan yapıların deprem anında davranışı ne olacak? Merak edilen tüm soruları Jeoloji Mühendisleri Odası Deprem Danışma Kurulu Üyesi Prof. Dr. Süleyman Pampal ve Gazi Üniversitesi Mühendislik Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Bülent Özmen Milliyet.com.tr için yanıtladı.
‘DEPREM RİSK HARİTASI 78 YILDA 6 KEZ DEĞİŞTİ’
Türkiye diri fay haritasına bakıldığında, deprem tehlike haritasında pek çok yer ‘yüksek risk’ ifade eden kırmızı ile gösteriliyor. İlki 1945’te hazırlanan ‘Türkiye Deprem Risk Haritası’ toplamda 6 kez değişmiş, her değişimde ise riskli bölgeler güncellenmişti. Doç. Dr. Bülent Özmen ilk deprem tehlike haritasıyla ilgili, “Türkiye’nin ilk resmi deprem bölgeleri haritası 1945 yılında Bayındırlık ve İskân Bakanlığı ve Milli Eğitim Bakanlığı tarafından eldeki mevcut bilgi ve verilerden yararlanarak hazırlanmıştır. İlk resmi deprem haritası Bakanlar Kurulu’nun 12.7.1945 tarih ve 3/2854 sayılı kararıyla ‘Yersarsıntısı Bölgeleri Haritası’ adı altında 1/2.000.000 ölçekli olarak Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girmiştir” şeklinde konuştu.
1939 da Erzincan’ı yerle bir eden ve 40 bine yakın kişiyi hayattan koparan depremle başlayan ‘Deprem Tehlike Haritası’ çalışmalarını anlatan Prof. Dr. Süleyman Pampal, 1935 yılında Atatürk’ün talimatıyla kurulan MTA’nın devreye girmesiyle jeoloji ve diri fay haritaları yapıldığına dikkat çekti. Prof. Dr. Pampal 78 yıl önce başlayan haritalandırma çalışmalarından şöyle bahsediyor:
“1945 yılında ilk resmi deprem tehlike bölgeleri haritamız yapıldı. 1947’de yenilendi ve 1963’te ‘Türkiye Deprem Bölgeleri Haritası’ olarak ismi değişti ve kapsamı genişledi. 1972’de tekrar yenilendi. 1996’da bir kez daha güncellenen harita kriterlere uygun hale getirildi. Son olarak 2018’de Türkiye’de Deprem Tehlike Haritası adıyla çıkarıldı. Harita toplamda 6 kere değişti. Harita değiştikçe ve büyük depremler yaşandıkça deprem tehlikesine göre hazırlanan yönetmelikler de değişti. 1935 yılında Atatürk’ün talimatıyla kurulan MTA’nın devreye girmesiyle jeoloji ve diri fay haritaları yapıldı. 1939’da ise Erzincan’ı yerle bir eden ve 40 bine yakın kişiyi hayattan koparan depremle bu süreçte bir arayış başladı. Dünyada neler yapılıyor, Avrupa, Amerika, Japonya, ve özellikle İtalya’nın deprem yönetmeliği tercüme edilerek yapı şartnamesi yürürlüğe konuldu. Deprem yönetmelikleri ve haritaları özellikle büyük depremler sonrası güncellendi.”
‘DEPREM TEHLİKESİ İÇİN FAY OLMASINA GEREK YOK’
Uzmanlar deprem tehlike haritasında sadece fayların etkili olmadığını ve faya uzak noktaların da olası bir depremde yüksek yıkım riskine sahip olabileceğini vurguluyor. Doç. Dr. Özmen, Prof. Dr. Pampal ile birlikte hazırladıkları ‘Türkiye’nin Deprem Gerçeği – Deprem Bölgeleri Haritaları ve Deprem Yönetmeliklerinin Tarihsel Gelişimi’ adlı kitapta bir bölgenin deprem tehlikesinin sadece fay hatlarına bağlı olmadığından bahsediyor.
“23 yıl aradan sonra Yeni Deprem Tehlike Haritasının yürürlüğe girmesiyle bölgeleme olayı, yani birinci derece deprem bölgesi, ikinci derece deprem bölgesi gibi ifadeler ortadan kalkmıştır. Artık her yerleşim biriminin, mahallenin deprem tehlikesi faya yakınlığına veya uzaklığına bağlı olarak değişebiliyor. Parsel bazında hatta koordinat bilgilerinin girilmesiyle bina bazında deprem tehlikesi öğrenilebilmekte istenirse deprem raporu alınabiliyor.” – Doç. Dr. Bülent Özmen
HARİTADA TEHLİKE NEREDE?
Prof. Dr. Süleyman Pampal 78 yıl boyunca haritaların hangi bölgeleri tehlikeli gösterdiğini değerlendirdi. Prof. Dr. Pampal Doğu Anadolu Fayı ile ilgili de çarpıcı detayları paylaştı.
Prof. Dr. Pampal, “1945 haritasına bakıldığında tehlikeli bölgeler çok az Türkiye’nin yüzde 80’i deprem olmayacak bölge gibi görünüyor. Sadece fayla risk belirlenmez, eski depremler, tarihsel kayıtlar, güncel sarsıntılar da riski belirler. 1947 ve 1963’teki haritalar, İç Anadolu’nun bulunduğu yer ve Doğu Anadolu fayı beyaz renkli yani risksiz olarak gösteriyor. Sadece Kuzey Anadolu Fayı (KAF), Ege’nin bir kısmı ve Hatay yüksek riskli yani kırmızı görünüyor. 1972’de ise Hatay’dan Karlıova’ya kadar kızarmış biraz daha riskli bölgeler artmış görünüyor. Batı Anadolu, İç Anadolu, Denizli’den Afyon’a doğru olan nokta da kızarmış durumda. 1996’da daha çok bölge riskli deprem bölgesi olarak gösteriliyor. Sadece Konya-Aksaray-Mersin’e doğru tehlikesiz bir bölge görüyoruz. Son harita ise tehlikenin düşük gösterildiği konusunda uyarıda bulunduk” dedi.
NEREDE TEHLİKE ARTTI, DEPREM BEKLENMELİ?
Yaşanan depremlerle pek çok nokta için tehlike durumu farklılık gösteriyor. 6 deprem haritasına karşılık, 78 yılda tam 15 yönetmelik değişti. Bu durumda 1970’li yıllarda yönetmeliğe uygun sayılan binalar güncel tehlikeler değerlendirildiğinde uygun olmayabiliyor. Prof. Dr. Pampal ve Doç. Dr. Özmen güncel durumda Türkiye’deki riskli bölgeleri değerlendirdi.
Doç. Dr. Bülent Özmen: Yeni haritayla en radikal değişim Kırşehir ilinde meydana gelmiştir. 1996 resmi deprem bölgeleri haritasında birinci derece deprem bölgesi içinde gösterilen ve en tehlikeli illerden biri olarak gösterilen Kırşehir, yeni haritanın yürürlüğe girmesiyle deprem tehlikesi açısından en tehlikesiz illerden biri haline gelmiştir. Bu illerin yanı sıra Çanakkale, Muğla, Adana, Antalya, Eskişehir, Malatya gibi birçok ilin deprem tehlikesinin düştüğü görülüyor. Yeni haritanın yürürlüğe girmesiyle Trabzon, Rize, Elazığ, Erzurum, Aksaray gibi illerinde deprem tehlikesi yükselmiştir.”
Prof. Dr. Süleyman Pampal: Maraş civarında Ekinözü Nurhak arasında olan Sürgü fayı 400 yıl kadar bir süre kırılmayacak. En son 1513’te kırılmıştı. Bundan sonra da uzun süre burası kırılmayacak. Ancak bu fayın güneyi, Hatay’dan başlayıp güneye doğru Suriye-Lübnan-Akabe Körfezi’ne kadar devam eden kırılması mümkün Ölüdeniz fayı var ki çok beklemeyip, kırılabilir. Kuzeye doğru Çelikhan’a kadar yaklaşık 350-400 km kırıldı. Nurhak’ın doğusundan Adıyaman’a doğru kırıldı ama kuzeyinde kırılmamış yerler var. Erzincan-Karlıova arası Yedisu, sismik boşluk süresinde buralar kırılabilir. Erzincan-Marmara arasında büyük deprem beklenmez Bolu hariç. Orada başka faylar var. 1894’te kırılan adalar fayı Marmara’nın güneyi Çınarcık çukuru Çanakkale’ye doğru, buralar kırılabilir. 1766’da kırılan İstanbul’u yıkan Kumburgaz fayı 7 civarı deprem üretebilir. Tekrarlanma süresi 250 yıl olarak kabul ediliyor. Bu süre dolmak üzere, dolmadan da kırılabilir, dolduktan sonra da kırılabilir ama yakın gelecekte tehlikeli olan bölgeler arasında.